Cuma, Aralık 19, 2014

Karaoğlan Hakkında




Karaoğlan’ı diğer çizgi romanlardan ayıran özellikler nelerdir? 
Galiba en önemli özelliği uzun yıllar çizilmiş olması. Ticari başarı kazanması, sinemaya uyarlanması, kısa sayılabilecek bir süre bile olsa yurt dışında yayınlanması sanıyorum Karaoğlan’ı diğer yerli çizgi romanlarımızdan ayırıyor.  O çoklukta ve nitelikte Karaoğlan’la kıyaslanabilecek bir başka çizgi romanımız Abdülcanbaz olabilir, hemen sayılabilecek bir başkası yok. 

Karaoğlan çizgi romanının 1960-70 yıllarının siyasi ve kültürel ortamıyla ilişkisi nasıldır? 
Her popüler anlatı, yayınlandığı dönemle ilgilidir. Zamanı ve dönemin beklentilerini yakalayamazsa popüler olamaz, yaşayamaz, kaybolur gider. Bu bakımdan bir ilişkisi var elbette. 

1960-70 yıllarındaki Akşam gazetesinin yayın politikasıyla Karaoğlan arasında bir paralellik görüyor musunuz? 
Bir gazete ya da dergi, içeriğini oluştururken bir tercihte bulunur. O tercihlerin toplamı gazeteyi var eden bir politikadır. Bu politika sansürle, siyasetle ve doğal olarak ticaretle ilgilidir. Akşam gazetesi, Karaoğlan’ı yayınladığına göre bir tercihte bulunmuş. Şunu unutmayalım: Karaoğlan, gazetenin siparişiyle üretilmiş bir çalışma. En baştan üretim kodları belirleniyor ve ortaya çıkan çalışma inceleniyor, ancak o şekilde telifi ödeniyor. Paralellikten çok ardışıklık, yayın politikasının parçası olmaktan söz etmemiz gerekiyor. Gazete yönetimi ne istemiş olabilir? Geçmiş on yılın tecrübesine dayanarak, çizgi romanlar okunuyor, tarihi kahramanlık hikâyeleri seviliyor, tarihi çizgi roman yaptıralım, bir çeşitliliktir, yeniliktir, gazeteyi farklı gösterecek bir başkalıktır demişlerdir. Muhtemelen bunu düşünmüş ve buna göre hareket etmişlerdir. 

Milliyetçiliğin Türkiyedeki gelişimi göz önünde bulundurulduğunda Karaoğlan eseriyle Suat Yalaz’ın bu gelişimdeki yeri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Bir etkiden söz edemeyiz. Suat Yalaz bir entelektüel değil. Yazıp çizdikleriyle bir siyasi ya da kültürel bir tartışma yaratmış birisi değil. Karaoğlan, erotizmiyle öne çıkan aksiyona dayalı bir serüven çizgi romanıdır. Gazete okuru hesap edilerek üretildiği için yetişkinlere yöneliktir. Cinsellik, iddet ve siyaset bakımından çocukların okuyabileceği bir anlatı değildir. Siyasetle ilişkisi esasen dolaylıdır, ilk anda Türklük üzerinden milliyetçilik yaptığı söylenebilir ama vurgu bu her zaman belirgin değildir. Orta-Asyacı bir milliyetçiliği vardır, radikal sağla ilişkisi erotizmi nedeniyle mesafelidir. Dinin hiç bir zaman anlatıda ağırlıklı bir yeri olmamıştır. Dizinin yaratıcısı Suat Yalaz, 1932 doğumlu. Onun eğitim aldığı yıllarda resmi ideolojide Osmanlı, cumhuriyetle karşıtlık içinde kurgulandığından olmalı, Osmanlı'yla neredeyse hiç ilgilenmemiştir. Karaoğlan'da bilerek ve isteyerek Müslümanlık öncesi evreye yöneliyor... Başka bir tarih anlatmak istemiş, tabii ki bu bir iddia. İşin esasına bakarsak Karaoğlan tarih-dışı bir fantezidir. Tarih bir arka plandır.Tarih bir ahlâkî kategori olarak ele alınır, geçmişin bugünden daha iyi ya da bugünün geçmişten daha kötü olduğu gibi bir ahlâkî argüman vardır. İlk Türkler, hayalî bir evrende yarı-mistik karakter özellikleriyle anlatılır, geçmişin iyi ve temiz olmasının nedeni olarak gösterilirler. Bu çerçevede sizin sorunuza daha doğru cevap verebilirim: Karaoğlan, 27 Mayıs sonrası seküler milliyetçilikten etkilenmiş bir anlatıdır ama bu etkilenme ve bağlantılandırma arzusu sonradan kurulmuştur. Başlangıcı salt serüven hikâyesidir, yabancı çizgi romanlardan ve romanlardan etkilenerek üretilmiştir. Toplum değiştikçe buna uygun hikâyeler anlatıldığı olmuştur.  

Karaoğlan’da öteki olmak için hangi niteliklere sahip olunmalıydı?
Öteki olmak için Türk olmamak yeter bir sebeptir. Türk olmamak zaten ahlaken ve fiziken bütün olumsuz nitelikleri içerebilmektedir. Bir yabancı, hele asker, hele asilzade, hele ‘sevişen bir kadın’ fıtratı gereği kötüdür. 

Karaoğlan’da bir karakterin ‘bizden’ veya ‘dost’ tanımına girmesi için hangi özellikler gerekiyordu?
Türk olması, Türkleri sevip güvenmesi, Karaoğlan’a aşık olması denebilir… 

Karaoğlan’daki kadının erotik rolünü bir kenara bıraktığımızda, kadın hangi açılardan ötekileştirilmiştir ve bu ‘kadın’ı ötekileştirmede güdülen amaç nedir? 
Önce yayın mecrasının ticari beklentilerine bakmamız gerekiyor, erotizm satar çünkü. Sonra fotoğrafın yaygınlaşmadığı dönemlerde çizgi, popüler kültürün erotizm membaı idi. Çizerler bu tür erotik çizgiler kullanırlardı, madden bir karşılığı vardı bunun. Bir de kişisel olana bakmak lazım. Suat Yalaz, hayatı boyunca erotik çizgi romanlar yaptı, sevmese, ilgi göstermese bu kadar yapmazdı.  Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Karaoğlan, Türkiye’de yayınlanan yerli ya da yabancı tüm çizgi romanlar içinde cinsel ilişkinin en fazla resmedildiği anlatıdır. Şunu demek istiyorum, kadın (bedeni) ticari olarak ötekileştirilir, Karaoğlan bu bakımdan farklı değil. Karaoğlan, çıplak görünen-su kenarında yıkanan her kadınla sevişti. Bunlar genellikle yabancı kadınlardı ya da Türk olduklarının üzerinde hiç durulmadı. Burada yabancı toprağı fethetmeyi andıran mest ederek üstünlük sağlamak gibi vülger bir milliyetçilik var. Türk erkeğinin gücü gibi son derece naif bir iddia... Poz ve narsizm açıkça görülüyor. Kadın vesile ediliyor yine. Serüvenlerde başka da bir işlevleri yok aslında. 

Karaoğlan’da Türk tarihinde yeri olmayan düşman figürlerine rastlıyoruz. Sizce Suat Yalaz’ın bu düşmanları seçerken amacı neydi, tarihte aslı olmayan bu düşmanlarda hangi ögeleri temel aldı? 
Özel bir garezden çok serüven için ihtiyaç duyulan kötü adamlar gibi düşünmek gerekiyor o düşmanları. Çünkü hikâyede aslı astarı olan tarihi bir arkaplan yoktur, uydurulmuş bir geçmişten söz ediyoruz, uydurulmuş milletlere bile rastlanır. 

Suat Yalaz dönemin güncel olaylarına Karaoğlan’da yer vermiş midir, verdiyse buna örnek verebileceğiniz bir seri var mıdır? 
Verdi diyemeyiz. Karaoğlan’ı çizemez olduğunda aktüel siyasete dair yorumlar yapıp konuştuğu oldu ama dizinin aktif yayın sürecinde bu türden yorumlara hiç girmedi. Handiyse apolitik tavırlar gösterdi. Müşteri taleplerine göre Ramazan sayfası veya erotik çizgi romanlar yapan birinden söz ediyoruz. Tutarlı bir pragmatikti. Geçtiğimiz yıl, Karaoğlan’ı şimdi çizseydi iyi bir Müslüman olarak çizeceğini filan söyledi. Tam ona uygun bir açıklamaydı. Sokağı ve takvimi izliyor. Gazeteci gibi ufku sabah doğup akşam batıyor ama iyi bir esnaf gibi malını pazarlıyor, çoğunluk değerlerine oynuyor vs. 

Karaoğlan’ı bir propaganda metni olarak nasıl yorumlarsınız? 
Ticari bir ürünü propaganda metni olarak göremiyorum. Karaoğlan satması ve okunması için başka şeyler yapan bir yaratıcının elinden çıktı. Suat Yalaz, propaganda çizgi romanları çizdi, Karaoğlan bunlardan biri değil. 

Sizi Karaoğlan üzerine bir kitap yazmaya iten ne oldu, kitabınızı yazarken neyi amaçladınız, amaçladığınız hedefe ulaştınız mı?

2002 tarihli eski bir kitabımdan söz ediyoruz. O tarihte iki kitap yazmayı düşünüyordum. Çizgi roman üreticileri başka sanat dallarında olduğu gibi eleştiri müessesesine alışkın değiller. İkinci kitabı yazmaktan o sebeple vazgeçtim. İkinci kitap Abdülcanbaz'la ilgili olacaktı. Onun adının da Ulusalcı ve Erotik Bir İkon olmasını tasarlamıştım. Birlikte düşünülmüşlerdi. İlgimi kaybettim. Karaoğlan kitabımın yeni baskısını bile yapmıyorum. 

“Erotik ve milliyetçi bir ikon: Karaoğlan” adlı kitabınız yayımlandıktan sonra Suat Yalaz’dan bir dönüt aldınız mı, aldıysanız bu dönütü nasıl değerlendirirsiniz? 
Kitap çıktıktan sonra nahoş yazılar yazdı, ucuz yazılar… Sonra telefon açıp özür diledi. Ne yapmaya çalıştığımı anladığını sanmıyorum. Sürekli olarak ben çok sattım, filmlerim hasılat rekoru kırdı yalan yazıyor gibi başka şeylere takılıp durdu çünkü. Aralıklarla lafım geçtiğinde bana kahırlanıyor, duyuyorum. Bir tv programında kitabı hiç duymadığını bile söylemiş. Yok saymış. Bunlar sahiden mühim değil. Pulp fiction anlatılarının yazarları böylesi tepkiler verirler, güçlü narsisttirler. O kadar şey anlatıyorsunuz o “ben çok sattım” fikrinde dolanıyor, hâlbuki iflas etmiş bu işlerden. İcralar, borçlar gırla…  Pragmatiktirler diyorum ya. Beni yok sayıyor ama bir kitabı çıkarsa mutlaka bana imzalayarak, övgüler yazarak gönderiyor örneğin. Kızarak anlatmıyorum, vakıa bu, onu aktarıyorum.

Bu söyleşiyi Bilkent Üniversitesinden bir grup öğrenci, bir ders kapsamında yaptılar. Kasım 2014

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails