Salı, Mayıs 02, 2006

Sentez sentez üstüne...

Eurovision yarışması için seçilen şarkı kamuoyuna duyuruldu. Süperstar adı verilen –ister istemez Ajda Pekkan’ı çağrıştıran, sunumu itibarıyla bize bir Ajda gerekiyor diye düşünülerek seçildiği anlaşılan şarkıcı ve- şarkı, Eurovision geleneğimizi bozmayarak tartışmalar yarattı. İlgi çekici olan “bizi bu şarkı mı temsil edecek” şikayetleri değil “bizi bu şarkı temsil edecek” gururlanmaları. Eurovision’un abartıldığını söyleyenler çoktur, hatta daha da ileri giderek “hiçbir ülkede bizimkisi kadar konuşulmaz” iddiasında bulunulur. Tartışmaların varlığı, içeriği ve seyri düşünülürse Eurovision’un abartıldığı muhakkaktır ama başka ülkelerde azımsanmasının çok da anlamı yoktur. Ön kabulle konuşalım: Bu ülkede şu ya da bu nedenle Eurovision önemlidir.

Takdim edilen şarkının müzikalitesi hakkında konuşmak yersiz. Eurovision şarkısı adı altında bir tür ortaya çıktı; vurmalı çalgıların-ara nağmelerin, oryantal motiflerin öne çıkartıldığı bir düzenleme yapılıyor. Kültür Bakanlığının tanıtım filmlerinde de bu türden bir eğilim var: Doğu ile Batının sentezi filan deniyor... Eğer Süperstar şarkısına bu çerçevede bakılırsa, bu çerçevenin iyi bir örneği olmadığı görülebiliyor.

İlgimi çeken iki nokta var. İlki, erken kapanan hafif tembel gözü nedeniyle şuh bakamayan (ısrarla profilden şuh bakması istenen) solistin şapkası. Öyle bir ay yıldızı, öyle bir biçimi var ki fes değil de nedir denecek muhtemelen. İkincisi şarkı basına takdim edilirken normal hayatlarında muhtemelen biraraya gelmeleri çok zor olan iki kişinin, solist ve TRT temsilcisinin açıklama yapması. Elmaya kaş göz çizmişler türünden badem bıyıklı TRT temsilcisi ne kadar özveride bulunduklarını “anlatıyor”. Pozitif enerjili, Avrupai, yeni anne olması nedeniyle mazbut Ajda örneği Sibel Tüzün ise ümitli ve inançlı olduğunu “gösteriyor”. Bir doğu batı sentezi daha mı demeli buna...

Geçen sene bir Yunan Kızı oryantal motifli hareketli şarkısı kadar bacaklarını da “sergilemiş”, birinci olmuştu. Biz, iyi darbuka çalan Türkçe’si kırık bir “Fransız” seçmiştik kendimize o sene. Olmadı, bu sene olur inşallah diyerek yeni bir “sentez” çıkartmışız, görünen o...Bacaksa bacak, motifse motif, darbukaysa darbuka diyen çıkacaktır. Ben demem mesela.

Not1: Devlet Opera’nın kadrolu dansçılarına üzülüyorum. Her tanıtım filminde, her açılışta, her klipte danset, oradan oraya koş, aldığında üç kuruş memur maaşı olsun

Not2: Konuyla bir ilgisi yok ama yandaki Hukuk Fakültesinin önünde üzerinde Kan Toplama Aracı yazılı bir minibüs duruyor. Yorum yapmıyorum.

1 yorum:

Levent Cantek dedi ki...

bull kardeş, derin mevzulara girmişsiniz. benimkisi sadece korku. Kendinizi benim yerime koyun, öyle düşüncelere dalmış olarak yürüyorsunuz, birden karşınıza bir minübüs çıkıyor. Üzerinde yazılanları görüp şaşırıyorsunuz. Yirmi metre ileride minübüs duruyor, içinden bir adam iniyor, sonra ardından biri daha. dikkatle bakınca adamların ikiz olduklarını anlıyorsunuz. hafif tertip hızlanıyorsunuz, bir tanesinin büyükçe bir paketle arkanızdan geldiğini farkediyorsunuz. iyice hızlanıp binaya giriyorsunuz. adam da arkanızdan giriyor binaya, soluk soluğa merdiven başında durup geriye bakıyorsunuz. danışmadaki memur eliyle sizi gösteriyor, adamla göz göze geliyorsunuz...düşünün durumumu...

bull kardeş, bugün okuldan erken çıktım, açıkçası korkarım böyle şeylerden...o paket neydi? ikizler beni niye arıyordu veya beni mi arıyordu soramadım.. sizin senaryolarınızla ilgim yok benim.selamlar kolaylıklar

Related Posts with Thumbnails